Kadınlara düşkün olan, işi gücü kadın peşinde koşturmak olan insan demektir. Farsça bir kelimedir. Farslar zendosttan başka, bugün Türklerin zampara olarak telaffuz ettikleri ZenPare sözcüğünü de icad etmişler ve kadın düşkünü erkeklere bir unvan daha kazandırmışlardır.
Bir İngiliz yazar, “Kadın peşinde koşmaktan aldığım zevki hiçbir şeyden almadım” demiştir. Bu sözden maksadın kadınların sadece peşinden koşarak onların gönlünü çelmek mi yoksa daha ileri bir münasebet kurmak mı olduğunu tam olarak anlamak mümkün değildir.
Zendost ve zenpare sınıfına giren erkeklerin ortak özelliği hayatlarının büyük bölümünü kadınları elde etmek için harcamalarıdır. Yaşları ilerlediğinde bile bu erkekler, genç ve yakışıklı oldukları yıllardaki gibi süslü kıyafetler giymeye, saçlarını muntazam bir şekilde taramaya, yakalarına mendil veya gül takarak dolaşmaya devam ederler.
Bir Osmanlı şairi “Zenpare deyüp namıma tan eder bizi nadan/Ne bilsin zenne hubumuz ezelden gelir” diyerek bu tür erkeklerin kalu beladan beri kadın düşkünü olduklarını dile getirmiştir.
Zendost veya zenpare erkek, beğendiği her kadını elde etmek, onun gönlüne girmek için uğraşır. Bu kadar uğraştıktan sonra duygularında sabit kadem olacağı beklense de zendost sıradaki başka bir kadını avlamayı tercih eder. Buradan da anlaşılmaktadır ki zenpare ve zendost sınıfına giren erkekler için aslolan fütuhattır. Kaleleri alır gibi kadınların kalplerini elde etmek ve kalplere yerleşerek orada hüküm sürmektir. Bu tür insanlar farklı saiklerle toplum tarafından kınanırlar. Erkekler bunların, bu husustaki başarılarını kıskandıkları için kınarlar. Kadınlar ise hem bunların ağlarına düşmeye meyleder hem de kınamayı tercih ederler. Sonuçta hem erkeklerin hem de kadınların kınadığı bir insan tipi ortaya çıkar. Ama zendost kendisine atılan taşlara hiç bakmadan yoluna devam eder. Türk şairi Karacaoğlan zendostluğa meyilli bir aşıktır. Şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla kuvvetten düşene kadar kız peşinde koşturmuş ve hayattan kam almaya gayret etmiştir. “Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden/Az yaşayıp bir dem sürmek yeğ imiş” diyerek bugünkü Türklerin “hızlı yaşa genç öl” düsturunu ilk dile getirenlerden biri olmuştur.