Dünya sisteminin büyük bir sarsıntı içerisinde olduğu, sistemi ayakta tutan kurumların işlevini yerine getiremediği artık açıkça görülüyor. Bu tezleri, sistemin üvey çocuklarının dile getirmesine alışkınız. Türkiye de sistemin üvey evlatlarından biri. Bu yüzden Türkiye’yi yönetenlerin dünya sistemine yönelttikleri eleştiriler genellikle “sistemden pay kapmayan çalışan, ancak bunu başaramayan” bir ülkenin temelsiz iddiaları olarak görülüyor. Türkiye’nin bu konudaki eleştirilerini ne ölçüde ciddi argümanlarla desteklediğini bilmiyorum. Ancak içinde yaşamaya alışkın olduğumuz dünya sisteminin çatırdamakta olduğunu, sistemin sembol isimlerinden birinden duymak, meselenin sandığımızdan daha ciddi ve derin olduğunu gösteriyor.
Dünya’nın hemen her yerinde para ve para spekülatörlüğü denildiğinde ilk akla gelen insanlardan biri olan George Soros, uluslararası düzeni ayakta tutan düşünsel ve kurumsal yapıların nasıl bir dönüşüm geçirdiğini anlatan bir yazı kaleme almış. Soros, dünya sisteminin finans, güvenlik ve politika enstitülerinin günümüzün ihtiyaçlarına cevap veremediğini ve misyonlarını tamamlamış olduklarını dile getiriyor. 2000’lerin başında Yeni Amerikan Yüzyılı hayalini hayata geçirmeye çalışanların “medeniyetler çatışması”, “tarihin sonu” gibi tezleri tartışılırdı. ABD’li üniversite profesörlerinin siyasi siparişler üzerine ortaya attıkları bu tezlerdeki beklentiler artık geride kaldı. Kimse tarihin, liberal demokrasi lehine son bulduğunu söyleyemiyor artık. Tersine, “tarihin sonu”nda insanlığı yöneteceği düşünülen kurumların ve yapıların topluca çökmekte olduğu ve bu çöküşe şu an hiç bir tarafın cevap üretemediği ortaya çıktı.
Soros’un yazısı bu yüzden önemli. Yazıyı bir itirafname olarak okumakta yarar var:
Kriz Her Yerde
Uluslararası işbirliği hem siyasi hem de finansal alanlarda düşüşe geçti.
– Dünya Ticaret Örgütü, yaptığı müzakerelerden bir sonuç alamıyor. IMF, eski usul yönetim anlayışından dolayı meşruiyet krizi yaşıyor. 2008 krizinde ortaya çıkan G-20 de mevcut kargaşa durumunda yolunu şaşırmış durumda.
-Siyasi alanda yerel menfaatler önem kazanıyor. Bir yerde sorunun çözülmesi başka bir yerd alevlenmesine neden oluyor. Şu an dünyada baş edilmesi mümkün olmayan çok sayıda sorunlu bölge var.
– Finans alanında Bretton Woods sisteminin ilkeleri anlamını yitirdi. Bretton Woods’un meyvesi olan IMF ve Dünya Bankası da etkisini kaybetti.
Dünya Sistemi Nasıl Krize Girdi.
– Soğuk Savaş’ın bitimiyle dünyanın tek süper gücü olan ABD’de yeni dış politika yönelimleri ortaya çıktı. 1997 yılında yeni muhafazakarların kurduğu Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi araştırma merkezi ABD’nin küresel çıkarların yaymayı amaç olarak belirlemişti. Yeni muhafazakarlara göre ABD kendi çıkarlarını yaymak için sahip olduğu askeri üstünlüğünü kullanmalıydı. 11 Eylül saldırısı sonrasında bu çevreler ABD’nin Irak’a girmesini teşvik ettiler. Sonuçta Yeni Amerikan Yüzyılı projesi 10 yıl kadar yaşayabildi ve geçerliliğini yitirdi.
– Finansal alanda ise “Washingotn Konsensüsü” adı verilen konseptin ABD’ye özel bir misyon yüklediği varsayılıyordu. 1980’li yıllarda Reagan ile Teatcher döneminde uygulanmaya başlanan bu konsepte göre etkili bir piyasa sisteminin kurulması öngörülüyordu. IMF bu konseptin uygulayıcısı olarak görev yapıyordu. Bretton Woods’ta temelleri atılan finansal sistemin devamı olarak geliştirilen “Washington Konsensüsü” de 2008 yılındaki kriz ile birlikte geçerliliğini yitirdi. Washingoton’un siyasal üstünlüğünün sona erdiği 2008 yılı aynı zamanda Washington Konsensüsünün de çöküşünü başlattı. Bu tarihte sonra Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına alan finansal ve siyasi çözülmeler görülmeye başlandı.
– Avrupa Birliği üye ülkelerin gönüllü olarak eşit bir şekilde temsil edildikleri kuruluş olmaktan çıktı. 2008 krizi AB içindeki ülkeleri de etkilemeye başlayınca üye ülkeler borç veren ve borçlu ülkeler olarak ikiye ayrıldı. ABD kendi içine dönerken AB de iç sorunlarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Para ve borç meseleleri ile ilgili AB içi tartışmalar, finansal boyutu aşarak siyasi tartışmalara dönüştü.
– Dünya sisteminin direği konumunda olan Batı ülkelerinin nüfuzunun azalması uluslararası sistemde boşlukların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu boşluğu doldurmaya heveslenen yükseliş halindeki bölgesel güçler sahneye çıktılar. Bu güçler yeri geldiğinde silah kullanmaktan kaçınmayan güçlerdi.
– Kırım’ı ilhak ederek V.Putin dünya sistemine meydan okudu. Batılı ülkeler bu meydan okumanın ne derece önemli olduğunun henüz farkına varmış değiller. AB’nin zayıflığı Ruya’nın başarılı olmasına imkan tanıyor.
– Finansal krizlerle baş etmeyi başarabilen AB şu anda beş krizle uğraşıyor. Bunlar: Rusya, Ukrayna, Yunanistan, göç ve İngltere’de yapılması düşünülen AB referandumudur. AB’nin bu kadar çok sorunu aşmayı başarabileceği şüpheli görünüyor. Başarılı olamaması durumunda AB’nin varlığı tehdit altına girecektir.
– Uluslararası yönetim istikrarsız ve kırılgan bir yapıdadır. Dünya birbiriyle mücadele eden finansal ve siyasal kamplara ayrılabilir. Çin, paralel finansal enstitüler oluşturma yoluna girdi. Asya Kalkınma Bankası, Asya Yatırım Bankası gibi.

– IMF Bretton Wood ilkelerinden vaz geçtiğini açıkladı. Ancak ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya IMF’deki belirleyici rollerini paylaşmak istemiyorlar ve bankanın hisselerinin kontrolünü ellerinde bulundurmaya devam etmek istiyorlar. Çin gibi yükselen güçlerin sisteme müdahale etmesine izin vermek istemiyorlar.
– ABD Çin’in ekonomik kalkınmasına müdahale etmek isteyebilir. Ancak bu durumda Çin’i ayakta tutan değerler ortadan kalkar. Ülkeyi bir arada tutmak için Çin yönetimi çevre ülkelerle savaşa girebilir. ABD’nin müttefiki olan Japonya gibi ülkelere saldırması durumunda 3.Dünya Savaşının eşiğine gelebiliriz.
– Rusya ve Çin askeri bütçelerini her yıl artırıyor. Çin, Güney Çin denizinde yaptığı tatbikatlarla ABD’yi tedirgin ediyor. Rusya ve Çin askeri ittifakının ABD ile askeri çatışmaya hazır olması için 10 yıl daha zamana ihtiyaç var. O güne kadar dünyanın farklı yerlerinde başkalarının eliyle yürütülen hibrid savaşların devam edeceğini söyleyebiliriz.
– ABD, Çin ile işbirliğini artırarak büyük savaşı engelleyebilir. Rusya, güvenilir olmayan ve sözünde durmayan bir ülke olduğunu göstermiştir. Putin Rusya’sının saldırgan tutumuna sert bir şekilde müdahale edilmeli. Çin ile yeni işbirliği alanları bulunmalı ve ortaklığın geliştirilmesi sağlanmalıdır.
– Çin ile anlaşma çabaları sonuç vermezse ABD, Çin’in komşuları ile çok yakın ilişkiler kurabilir. Çin-Rusya ittifakı bu ülkelere askeri bir meydan okumaya girişemezler. Bu durumda yeni bir soğuk savaş başlar.
http://www.nybooks.com/articles/archives/2015/jul/09/partnership-china-avoid-world-war/