Dağdan kurtulmadan şehire yol yok. Kurtuluş lazım.
Dağ vurulmalı. Yarılmalı.
Elindeki nedir?
Elimdeki benim. Ben’imle bana vuruyorum. Beni yıkıyorum.
***************
Sürgün.
Onları yurtlarından çıkardı. Yurtlarını başkasına verdi ve onları yeryüzünde sefil etti.
Çölleri gezdirdi. Suları arattı. İçilmeyen bir suyun içinden geçirdi.
Şehirleri alacaksınız dedi. Sur’a üflenecek ve şehir sizin olacak.
Sizin değil senin. Senin değil Benim.
Sur’a üflendi. Kaleler yıkıldı. İçeri girildi. İşgalci yok edilecek.
Çok kıyım olacak. Nefes alan hiçbirşey kalmayacak.
Nefes O’nun olacak.
******************
Yalan
Yalanın içindeki yalanın içindeki yalan. Bütün oyun bu yalanda. Hile.
Senin hilen varsa benim de var. Daha büyük ve güçlü.
Bin rengin ardında gizlenen bir renk. Oyun. Hile. Yalan.
Hakikati yalanda gizli olan.
******************
İki kere kandırdın kralları. Kanın olmayana kanım dedin.
Elinden alınınca ağladın. Geri verdiler.
Yaptığın neydi? Korkaklık mı? Hakikat mi?
Kral da öyle sormuştu. “Bunu bize neden yaptın?” demişti.
*******************
Yol
Boşuna toplanma ey halk. Ben sana güzel sözler söylemeyeceğim.
Senin kulaklarına bal sürmek benim yolum değil.
Gönlünü tatlı sözlerle çalmak benim işim değil. Benim işim seni acıtmak.
Acıtılmak isemiyorsan uzak dur benden.
Rahat olayım ve söz dinleyeyim diyorsun. Söz rahatının düşmanıdır.
Gerçek söz rahatı katleder. Uzak dur.
Uzak dur. Çünkü yaklaştığın yerde görecek bir şeyin yok.
İçine girdikçe küçük olan büyüyecek. Görmeyeceksin.
Korkun arzundan daha büyük. Uzak dur.
*********************